HAARP DOSYASI /// HALUK DURAL : HAARP ve Deprem Silahları Uydurmacası

HAARP ve Deprem Silahları Uydurmacası


Haluk DURAL
Ulusal Strateji Merkezi – USMER İstanbul Başkanı
08.11.2011

Ülkemizde ne zaman bir deprem olsa, internet üzerinden Amerika’nın geliştirdiği HAARP isimli deprem silahları ve iklim silahları (?) hakkında yoğun bir bilgi kirliliği, daha doğrusu cehalet, yayılmaktadır. Matematiği öcü gibi sunan, insanları matematikten soğutan, insanın gözünün gördüğü dünyayı anlaması için elzem olan fizik biliminden uzak tutan bir eğitim ile yetiştirilen kuşaklar, özellikle 1980 Amerikancı darbesinden sonra ülkemize yerleşen serbest piyasacı, küreselci ideolojiyi benimsemiş iktidarların tam kontrol altına aldıkları medya marifetiyle, pozitif bilimlerden uzak tutulup, sorgulayıcı aklı ileri çıkarmayı öğrenememişken, yoğun bir Amerikan propagandasının hedefi olmuşlardır.

Bu denli güçlü bir psikolojik savaşın kurbanı olan 80 sonrası nesiller, bir deprem olduğu zaman, depremin nasıl oluştuğunu öğrenmek yerine, bol bol izledikleri Amerikan filmlerindeki bilim-kurgu senaryolardaki görsel efektlerin etkisi ile deprem gibi bir doğa olayını, Amerika’nın üstün (!!!) teknolojisi ile istediği zaman ve zeminde yapabildiğini sanmakta, özellikle internet üzerinden belli yabancı mihraklarca bir psikolojik savaş malzemesi olarak sunulan uydurma bilgileri, gerçek zannetmektedirler.

Ancak bu tür psikolojik savaş malzemelerinin sadece Türk halkına karşı kullanıldığı zannedilmemelidir. Çünkü aynı tür bilgiler, kendi halkını uyuşturucu, müzik sanılan bir gürültü, din ve seks ile aptallaştıran Amerika tarafından kendi halkını korkutup, sindirmek maksadıyla da pompalanmaktadır.

Bu propaganda insanları ürküterek, Amerika’nın çok ileri düzeyde silah teknolojilerine sahip olduğu, karşı konulamaz bir gücü bulunduğu, bu nedenle insanların Amerika’ya biat etmeleri gerektiğine inandırmaya çalışmaktadır. Yazımızın konusu, Van depremi sonrasında internette tekrar dolaşmaya başlayan Haarp Deprem Silahı safsatası hakkında bazı gerçeklerin kamuoyuna aktarılmasıdır.

HAARP Nedir?

HAARP[1] , İngilizce High Frequency Auroral Research Program diye anılan bir projenin baş harfleriyle tanımlanan (Yüksek Frekanslı Kutup Işığı Araştırma Programı) iyonosferik araştırma programıdır. Program, ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri, Alaska Üniversitesi ve ABD Savunma Bakanlığının bir kurumu olan Gelişmiş Savunma Araştırma Projeleri Dairesi (Defense Advanced Research Projects Acency-DARPA)[2] tarafından ortaklaşa finanse edilmektedir.

Sistem bir İngiliz kamu şirketi olan British Aerospace Electronic Advanced Technologies-BAEAT[3] tarafından 1993 yılında Alaska’nın Gakona kenti yakınlarındaki ABD Hava Kuvvetlerine ait bir sahada kurulmuştur. Programın amacı, iyonosferi analiz etmek ve radyo iletişimi ve radar gözetlemeleri için ileri iyonosferik teknolojileri geliştirme potansiyelini araştırmaktır. Haarp İstasyonunun en göze çarpan cihazı, yüksek frekans bandında (High Frequency-HF, frekans aralığı 3-30 MHz, saniyede 3 ilâ 30 Mega Hertz, milyon kere titreşen sinyal) çalışan bir yüksek güçlü radyo frekans vericisi olan İyonosferik Araştırma Cihazı[4] (Ionospheric Research Instrument-IRI)’dır. IRI, iyonosferin sınırlı bir alanını geçici olarak uyarır.

İstasyonda bulunan diğer cihazlar; bir VHF (Very High Frequency, Çok Yüksek Frekans, aralığı 30-300 MHz) radarı, bir UHF (Ultra High Frequency, Çok Daha Yüksek Frekans, aralığı 300-3000 MHz) radar, bir akı manyetometre (fluxgate[5] magnetometer[6] , yerin manyetik alanın şiddetini, yönünü ölçer), bir digisonda[7] (yüksek frekanslı iyonosferik radyo yayınlarında gerçek zamanlı veri sağlayan, iyonosfere yollanan ve geriye gelen sinyaller arasındaki zaman farkından iyonosfer tabakasının yüksekliğini ölçen cihaz) ve uyarılmış iyonosfer bölgesinde meydana gelen fiziksel olayları inceleyen bir endüksiyon manyetometresidir.

Akı manyetometresi, Alaska Üniversitesi Jeofizik Enstitüsü tarafından kurulmuştur ve dünyanın manyetik alanındaki değişikliklerin kayıtlarını tutar. Bu kayıtlardaki ani ve keskin değişmeler jeomanyetik fırtınaları işaret eder. Digisonda cihazı, iyonosferik araştırma cihazı IRI’nin çalışacağı uygun frekansların seçimi için bilimadamlarına veri sağlar.

Tokyo Üniversitesince sağlanan endüksiyon manyetometresi, 0-5 MHz arasındaki En Düşük Frekanslarda (Ultra Low Frequency-ULF) jeomanyetik alandaki değişikliklerin ölçülmesinde kullanılır.

Haarp istasyonunun ana cihazı IRI’dir. Bu yüksek güçlü ve yüksek frekanslı “Faz Dizili-Phased Array” radyo vericisinin 13 hektarlık (130.000 m2) dikdörtgen bir alana yerleştirilmiş 12×15 şeklinde sıralanmış 180 adet anteni vardır. IRI, iyonosferin küçük bir bölümünün geçici olarak enerjilendirilmesinde kullanılır. Bu bozulmuş olan hacmin araştırılmasıyla doğal iyonosferik süreçlerin anlaşılması için önemli bilgiler elde edilir.

Haarp ile ilgili daha geniş bilgi, aşağıdaki [4] no’lu dipnotta verilen kaynakta bulunabilir. Konunun daha iyi anlaşılması için iyonosfer hakkında bazı temel bilgileri de aktaralım.

İyonosfer[8]

İyonosfer, dünyanın atmosferiyle manyetik alanı (manyetosfer) arasındaki geçiş bölgesidir. İyonosfer, güneşin X ışınları ve morötesi (UV) ışınlarının atmosfere erişebildiği seyreklikte, ancak bu ışınların soğurulmasına yetecek kalınlıktadır. Stratosfere erişen morötesi ışınlar burada ozon tabakasını oluşturur. İyonosfer, 70 km’den başlayarak serbest elektron yoğunluğunun hızla artarak zirveye ulaştığı 300 km ve sonra azalarak tamamen kaybolduğu 1000 km yüksekliğe kadar olan katmandır.

İyonosfer tabakasındaki seyreltik gaz atomları veya molekülleri, güneşten gelen X ve morötesi ışınların ve kısa dalga boylu güneş radyasyonunun etkisiyle elektronlarını kaybederler. Gaz atom veya moleküllerinden fotonlar tarafından kopartılan elektronlar yüksek bir hız kazanır ve gazın sıcaklığı birkaç bin Kelvin (ölçülen Celcius dereceli sıcaklık + 273) derecesine ulaşır. Serbest elektronların fazlalığı radyo yayınlarını çok etkiler.

İyonosferin kendi içinde de bazı katmanları vardır. Bu katmanların sayısı ve kalınlıkları gece ve gündüz farklıdır.

İyonosferin profili çok değişkendir, dakika içinde, günlük, mevsimsel ve yıldan yıla değişiklik gösterir. Bu değişiklik özellikle dünyanın manyetik kutuplarında çok karmaşık bir hal alır.

İyonosferi geleneksel yollarla ölçmek çok zordur. Gaz yoğunluğu çok düşük olduğundan balonla ulaşılamaz. Ayrıca gaz yoğunluğu, uydular için de fazladır. O nedenle, bu tür çalışmalar Norveç’in Tromso kenti yakınındaki EISCAT[9] iyonosferik ısıtıcı ve Haarp gibi sistemler tarafından yapılabilir.

Bu iyonosferik araştırma sırasında verici sistem tarafından üretilen sinyal, anten dizisine aktarılır ve dikey yönde yayınlanır. Çalışma frekansına bağlı olarak, 70-350 km arasındaki bir yükseklikte sinyal, çapı onlarca km ve kalınlığı birkaç metre olan bir hacımda kısmen emilir. İyonosferdeki yüksek frekanslı (HF) sinyalin yoğunluğu 3 µW/cm2 (santimetrekarede 3 mikroWatt)’den daha azdır. Bu değer, güneşin dünyaya ulaşan doğal elektromanyetik radyasyonundan onbinlerce kez ve iyonorferi oluşturan güneşin doğal morötesi (UV ültraviyole) enerjisinin yoğunluğundaki normal ve rastgele değişikliklerden yüzlerce defa daha azdır.

Bu şekilde üretilen küçük etkiler, Haarp istasyonundaki hassas bilimsel cihazlarla gözlenebilir ve gözlemler plazmaların ( bir kısım elektronlarını kaybetmiş iyonlar ve serbest elektronlardan oluşan gazlar) dinamiği hakkında bilgi ve güneş ile dünya arasındaki etkileşme süreçlerinin anlaşılmasını sağlar.

Haarp ile elde edilen bazı bilimsel bulgular

IRI, sürekli dalga yayınladığı gibi, ayrıca 10 µs (mikro saniye) aralıklarla darbeli yayın da yapar. Sürekli yayınla değiştirilen iyonosfer bölgesinin bozunması darbeli yayınlarla incelenir.

Haarp projesi ile iyonosfere yüksek frekanslı (HF) 2,8-10 MHz frekans aralığında 3,6 MW (mega watt, en fazla 2 adet rüzgar türbininin ürettiği elektrik enerjisi) sürekli veya darbeli sinyal gönderir. Bu vasıtayla bilimadamlarının, güneş rüzgarları yüzünden iyonosferde meydana gelen değişiklikler ve radyo yayınlarının iyonosfer tarafından etkilenmesine karşı bu etkileri azaltarak, sivil ve askeri alanlarda daha hassas yer konumlama sistemleri (GPS) su ve yer altı araştırmaları ki bunlar arasında denizaltı haberleşmesi ve toprak altındaki maden cevheri araştırmaları vardır, için daha güvenilir ve etkili haberleşme ve seyir sistemleri geliştirmelerini sağlar.

Haarp tarafından yayınlanan radyo sinyallerinin uyardığı iyonosfer içindeki iyonlaşmış gazların emdikleri enerji nedeniyle titreşerek çok düşük frekanslı sinyaller yaymaları nedeniyle 0,1 Hz gibi çok düşük frekanslı radyo dalgaları üretmek mümkün olmuştur. Böyle düşük frekanslar için devasa antenler gerekir. Bu tür düşük frekanslı sinyaller toprağın 1000 km derinliğine kadar nüfuz edebilmekte ve yansımalar hassas duyargalarla algılanabildiği takdirde, yer altındaki maden yatakları hakkında bilgi edinilebilmektedir. Bu yöntem halen daha az derine giren radyo dalgalarıyla jeofizik araştırmalarda kullanılan bir yöntemdir.

Haarp uygulamaları ile çok düşük frekanslı (VLF, fısıltı modu[10] , 1-30 KHz, genelde 3-5 kilohertz) sinyaller üretilerek bunların manyetosfere girip, Van Allen radyasyon kuşağındaki[11] parçacıklarla etkileşerek, diğer yarım küreye yayılmaları sağlanmıştır.

Haarp ile deprem ve iklim arasında kurulan hayali bağ

Yukarıda verdiğimiz teknik açıklamalardan anlaşılacağı gibi, gerek Haarp ve gerekse EISCAT tesislerinden iyonosfere doğru gönderilen radyo sinyallerinin çalıştıkları frekanslarda taşıdıkları maksimum enerji 3 MW civarındadır. Bu enerji ile iyonosferin yerden yüzlerce kilometre yukarısındaki kısıtlı miktardaki bir seyreltik ve iyonlaşmış, plazma halindeki gazları ısıttığı gözlenmiştir (çıplak gözle görülemez, ölçülmüştür). İyonosferin diğer özelliği, kısa dalga radyo yayınlarını yansıtmasıdır.

Bu iki özellikten yola çıkılarak üretilen komplo teorilerinin ana teması kısaca şöyledir:

1- İklim Değişikliği : “Haarp antenleriyle iyonosfere yollanan dalgalar, belli bir hedef bölgesine yansıtılarak, o bölge ısıtılıp iklime müdahale edilebilir.” Bu yaklaşım tamamen uydurmadır. Haarp tarafından yayılan radyo dalgaları, iyonosferdeki serbest elektronların yarattığı elektromanyetik alan tarafından soğutulur, buradaki seyreltik gazın ısınmasına yol açar. Ancak bu etki yukarıda değinildiği gibi, doğal güneş radyasyonunun yaptığı etkinin yanında konu dahi edilemeyecek kadar küçüktür ve geriye, dünyadaki bir hedefe yönlendirilmesi mümkün değildir.

2- Deprem yaratmak : “Haarp vasıtasıyla gönderilen ve iyonosferden yansıtılarak belli bir bölgeye odaklanan radyo sinyalleriyle o bölgede deprem yaratılmaktadır.” Bu yaklaşım da tamamen uydurma ve bilim dışıdır. Çünkü bir depremde açığa çıkan enerjiyi saniyeler içinde üretmek ve iletmek mümkün olmadığı gibi, deprem dediğimiz büyük toprak kütlelerini elektromanyetik dalgalarla hareket ettirmek mümkün değildir, çünkü toprak demir, nikel ve benzeri bazı metaller gibi manyetik alanlardan etkilenmez.

Deprem yaratmakla ilgili örnek hesaplama

Van depremi münasebetiyle internet ortamında dolaşan Haarp-Van depremi ilişkisi hakkındaki hurafelere, daha önce 1999 İzmit depremi sonrasında da yoğun şekilde rastlanmıştı. O zaman, ABD’nin geliştirdiği “inanılmaz üstün teknolojilere sahip tektonik silahlar” soytarılığı piyasaya sürülmüş, bu sözde silahlar o zaman Haarp’la değil Tesla transformatörü ile ilişkilendirilmişti. 1856-1943 tarihleri arasında yaşamış olan Sırp asıllı Amerikan vatandaşı makine ve elektrik mühendisi Nikola Tesla’nın, yüksek enerjileri kablosuz olarak uzun mesafelere nakletme çalışmaları tamamlanmamış olmakla beraber, gizemli yaşamı nedeniyle çalışmaları deprem makinaları için dayanak olarak kullanılmaktadır.

Depremlerin Oluşumu:

Konunun uzmanlarının çok daha bilimsel ve ayrıntılı olarak açıklayabilecekleri bu konuda, edinmiş olduğumuz genel kültür çerçevesindeki bilgilerimize dayanarak, depremlerin; genel olarak ya bir yanardağ oluşumu veya patlaması ile bölgesel olarak yahut kara parçalarının magma üzerindeki hareketlerinden kaynaklandığını ifade edebiliriz.

Bilindiği üzere, dünyamızın “Demir-Nikel” karışımı çekirdeği içinde nükleer tepkimeler halen devam etmekte olup, bu çekirdek milyonlarca derecelik sıcaklığına rağmen, üzerindeki binlerce kilometrelik magma ve katı kabuğun basıncı nedeniyle katı haldedir. Bu çekirdek, dünyamızın enerji kaynağıdır ve kendi etrafındaki dönmesi nedeniyle de dünyanın manyetik alanını meydana getirir.

Çekirdeğin etrafındaki katmanlar aşırı sıcaklık nedeniyle sıvı halde olup, magma diye anılır. Magmanın üzerinde ise yüzlerce kilometrelik katılaşmış kabuk bulunur. Bu kabuk, okyanus tabanlarında kıtalara göre daha incedir.

Kıtalar, magma üzerine hareket etmektedirler ve bu hareketleri yeryüzünün coğrafî şeklinde değişikliklere yol açmaktadır. Örneğin, Afrika kıtasının kuzeye doğru hareketi nedeniyle Toros dağları deniz dibinden yükselmiştir. Bu dağların pek çok yerinde geçmiş jeolojik devirlere ait deniz canlılarının fosilleri bulunmaktadır.

Günümüzde Afrika kıtası (jeolojide plak deniyor) ve Arabistan plaklarının kuzeye hareketleri Anadolu’da karşılaştıkları direnç nedeniyle depremlere yol açmaktadır. Ancak bu hareketler ve özellikle Arabistan plağının itmesi nedeniyle Anadolu’nun büyük kısmı Kuzey Anadolu Fay Hattı boyunca kırılmakta ve batıya doğru hareket etmektedir.

1999 İzmit depremi sonrasında televizyonlarda görüş belirten bilim adamlarımızdan birisi, bu deprem sırasında meydana gelen olayı, kamuoyu tarafından kolay anlaşılması için, basit bir örnekle tanımlamaya çalışmıştır:

Bir dosya kâğıdını masaya yatıralım. Ortasından Kuzey Anadolu Fay Hattını temsilen bir derin çizgi çizerek, kâğıdı hasarlayalım. Sağ elimizi kâğıdın kuzey Anadolu’yu temsil eden üst tarafına bastırarak hareketini engelleyelim. Sol elimizle, kâğıdın Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın güneyinde kalan Anadolu’nun büyük kısmını temsil eden alt tarafını ok yönünde (temsili Ege Denizine doğru) itmeye başlayalım.

Sol elimizle uyguladığımız kuvvetin büyüklüğü, kâğıdın yırtılmaya karşı olan direncine erişinceye kadar herhangi bir şey olmaz. Deprem uzmanları bu duruma, deprem öncesi “enerji birikmesi” diyorlar.

Tam bu sırada, eğer deneyi izleyen bir kişi, fay hattını temsil eden yıpratılmış çizgiye bir bıçakla müdahale edip, biraz yırtarsa, sol elimizle uyguladığımız kuvvet kâğıdın direncini aşacağından, kağıt yırtılacaktır. Buradaki dış müdahaleye depremciler “tetikleme” diyorlar. Bu tetikleme genellikle başka küçük bir deprem olabilmektedir.


TESLA Transformatörü

Klasik transformatörler, birbirinden yalıtılmış silisli demir sacların özel şekillerde kesilerek üst üste preslenmesiyle elde edilen bir çekirdek üzerindeki iki adet, farklı kalınlık ve sarım sayısına sahip bobinden oluşur. Bu tür transformatörlerle alternatif akımlı bir kaynaktan alınan enerjiden (örneğin 220 volt, 50 Hz frekanslı şehir elektriği), kapı zili için 8 voltluk gerilim veya kaynak makinaları için yüksek amperli akım elde edilebilir.

Bu tür transformatörlerde giren ve çıkan gerilimin frekansı aynıdır.

Tesla tarafından geliştirilen transformatörde demir çekirdek yoktur ve bu nedenle genellikle “Tesla Bobini” diye isimlendirilir. Şemada görüldüğü üzere, birincil bobin kalın çaplı telden az sarımlı, ikincil bobin ise ince çaplı telden çok sarımlıdır. Devrede bulunan uygun kapasiteli bir kondansatör ve kıvılcım başlıklarının mesafesinin ayarlanmasıyla birincil bobin üzerinde yüksek frekanslı bir osilasyon gelişir.

Buna yakın durumdaki ikincil bobinde ise yüksek frekanslı yüksek endüksiyon gerilimi doğar. İkincil bobinde meydana gelen gerilim havanın yalıtkanlığını aşacak kadar yüksek ise bobin ucundaki topuzdan havaya, şimşek benzeri elektrik boşalmaları olur. Tesla bobinleriyle, ana enerji kaynağından çok daha yüksek frekanslarda gerilim üretilir. Ancak ikinci bobinden boşalan enerji, birinci bobini besleyen enerjiden büyük olamaz. Çünkü Termodinamiğin evrensel 1. Yasası “Enerjinin Sakınımı” kanununa göre “enerji yoktan var edilemez ve var olan enerji yok edilemez, sadece bir şekilden diğerine dönüşür”. Bu durumda cihaz içinde hiç enerji kaybı olmadığını varsaysak bile, bir Tesla bobininden ancak bobinin birincil devresine verilen enerji kadar enerji alınabilir.

DEPREM ENERJİSİ

Enerji ve deprem ikilisinden bahsederken, İngilizceden tercüme; enerji birikimi, tetikleme, enerji boşalımı gibi bazı terimler kullanılmaktadır. Bu tür terimlerin, dinleyen vatandaşın kafasında nasıl bir kavram yarattığı düşünülmemektedir. Teknik eğitim almamış bir insan bu sözleri duyduğunda şöyle bir mekanizma hayal edebilir:

“Depremden önce uzun bir süreyle yer altında bir yerlerde enerji birikmektedir (bir balon şişirildiğini düşünebiliriz). Sonra günün birinde birisi ve bir olay depremi tetikler (tetik deyince genellikle tabanca akla gelir). Böylece tabancadan çıkan kurşun, yeraltındaki enerji birikmiş balona çarpınca, bu enerji açığa çıkar.”

Hâlbuki gerçeğin, bu tür bir anlamla yakın uzak ilgisi yoktur. Yukarıda verdiğimiz “kâğıt yırtılması” örneğini dikkate alırsak, kabaca Kuzey Anadolu Fay Hattının yırtılabilmesi (kırılabilmesi) için Arap plakasının Anadolu’yu batıya doğru itmesi sırasında uyguladığı kuvvet, fay hattının kırılmaya karşı direncine eşitlenene kadar artmaya devam edecektir (enerji birikmesi denen aşama). Eğer bir dış kuvvet, (dış müdahale) ile kırılma direncinin son kırıntıları aşılırsa (tetikleme), deprem olacaktır. Depreme maruz kalan toprak kütlesi hareket edip, kendisini iten kuvveti “işe” çevirerek, kuvvetin yarattığı enerjiyi sıfırlayacaktır (enerjinin boşalması).

TEKTONİK SİLAHLAR

Bilim-kurgu sitelerinde bahsi geçen tuhaf isimler verilmiş tektonik silah, jeneratör, alet ve benzer edevatın özünde “Tesla Bobini” ne dayandırıldığı anlaşılmaktadır.

Bu tür bilgilerin büyük kısmı http://www.cyberspaceorbit.com ve benzeri sitelerin “tectonic-weapons” sayfalarında bulunabilir. Amerika kökenli bu tür sitelerdeki makalelere baktığınız zaman, bir kısım doğru (ama genelde abartılmış) bilgilerin yanında, genellikle bilim-kurgu türü bilgilerin olduğu görülmektedir. Sitelerin kimlerce kurulduğu, ciddiyetinin derecesi meşkûktür. Ancak, yukarıda verilmiş olan sitenin ciddiyetine bir örnek olmak açısında, İzmit depremi hakkındaki bilgileri, Kandilli Rasathanesi, üniversiteler, pek çok bilim adamımız dururken, adını “Bilgin Turkyildri” diye yazdıkları İzmitli bir “satış elemanı”ndan aldıkları görülmektedir.

İzmit depremi sonrasında, http://www.acikistihbarat.com ve SESAR-Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi sitelerinde, İzmit depremi sırasında Gölcük’e gelen İsrail-ABD gemi ve denizaltılarıyla getirilen deprem silahının MHD-MagnetoHydroDynamic isimli jeneratörün (ismin uydurma olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. Hidrodinamik cisimlerin sıvılar içindeki, aerodinamik ise hava içindeki davranışlarını inceleyen fizik dallarıdır, bunun başına bir manyeto ekleyerek, birbiriyle ilintisiz bir zırva oluşturmuşlar) denemesinin yapıldığı şeklinde bilgiler yer almıştır.

Böyle bir uydurma cihazın denemesiyle İzmit depreminin tetiklendiğinin belirtildiği bu sitelerde verilen bilgileri irdelemek için öncelikle bu depremi tetiklemek için gereken enerji miktarı ne olduğunu sorgulamak gerekir. Böyle bir soruya çok basit varsayımlar ve temel fizik bilgileri kullanarak kabaca (mertebeyi anlamak için) cevap vermek mümkündür.

Varsayım:

İzmit depremi sırasında Kuzey Anadolu Fay Hattı güneyinde kalan, Erzincan-Adana hattının batısında, derinliği 30 km olan bir Anadolu parçasının batıya doğru, bir dakika sürede 1,2 metre hareket ettiğini kabul edelim.

Bunun için önce, depremde hareket eden kara parçasını iten kuvveti, bu kuvvetin meydana getirdiği işi ve bu iş karşılığı gereken enerjiyi hesaplamak gerekir.

Toprağın Hacmi:
Taban Alanı, S = (400 x 700) + (400 x 400)/2 S = 360.000 km2
Derinlik, h = 30 km2
Hacım, V = 10.800.000 km2
Toprağın Ağırlığı:
Toprağın Ortalama Özgül Ağırlığı, ρ = 5,6 g/cm3
Bir metreküp Toprağın Ağırlığı P1 = 5,6 ton
Bir km3 = 1000x1000x1000 V1 = 1.000.000.000 m3
Bir km3 Toprağın Ağırlığı P1 = 5.600.000.000 ton
Toplam Kütlenin Ağırlığı, Pt = ρ x V Pt = 6,048×1016 ton
Hareket eden kütlenin ivmesi:
Deprem Süresi, 1 dakika t = 60 sn.
Kütlenin Ege Denizi’ne Doğru Kayması (atım), s = 1,2 m
Kütlenin "düzgün-hızlanan" şekilde hareket ettiğini varsayalım. Bu durumda:
Kütlenin Hızı, V = V0 + a x t
Kütlenin aldığı Yol (atım), s = V0 x t + a x t2 / 2 s = 1,2 m
Kütle hareketsiz olduğundan, başlangıç hızı sıfırdır V0 = 0
Kütlenin aldığı Yol (atım), s = a x t2 / 2 olup,
Kütlenin İvmesi, a = (s x 2) / t2 a = 0,000666667 m/sn2
Hareket eden toprağın Kütlesi:
Toprağın Ağırlığı, kütlesi ile yerçekimi ivmesinin çarpımına eşittir, Pt = m x g:
Yerçekimi ivmesi, g = 9,8 m/sn2
Toprağın Kütlesi, m = Pt / g m = 6,17143×1015 ton-kütle
Newton’un 2. Kanununa göre Toprak Kütlesini hareket ettirmek için gereken Kuvvet, toprağın kütlesiyle, hareketin ivmesinin çarpımına eşittir. Buna göre:
F = m x a F = 4,11429×1012 kg-kuvvet
Bu kuvvetin kütleyi 1,2 metre hareket ettirmesi halinde yaptığı iş:
İş = Kuvvet x Yol, W = F x s W = 2,46857×1014 kgm
Bu Kuvvetin 1 saniyede ürettiği enerji, W / 60 E = 4,11429×1012 kgm/sn
Bu enerjiyi 0,101197 ile bölersek, E = 4,06562×1013 watt
E = 40656202,4 MW
E = 4066×104 MW
Diğer bir deyişle, söz konusu toprak kütlesini 60 saniyede 1,2 metre hareket ettirmek için gerekli enerji miktarı için, 4000 MW gücünde 10.000 adet nükleer enerji santralının kurulu gücüne ihtiyaç vardır.


Hareket için gereken enerjinin % 99,9’unun deprem mekanizmaları tarafından ve binde birinin (% 0,1) tetikleme için kullanıldığını varsayalım. Bu durumda depremi tetiklemek için dışarıdan verilmesi gereken enerji miktarı 10 adet 4000 MW santralın kurulu gücüne eşittir.

Demek ki, İsrail-ABD ikilisi, 10 tane nükleer santralı 2 denizaltı, 3 gemiye yükleyip Gölcük’e gelmişler!!! Çünkü önce bu enerjiyi Tesla bobini esaslı tektonik (hayali) silah MHD jeneratörüne yüklemek gerekir ki, silahın çıktısı aynı miktar enerjiyi deprem tetiklemek için toprağın derinliklerine yollasın.

Yukarıdaki çok basit ve kaba hesaplar, konunun uzmanları tarafından daha bilimsel esaslara oturtulabilir. Ancak, yapay deprem yapmak veya depremleri “tetiklemek” için gerekli enerji miktarları insanın günlük yaşantısının içine sığmayacak kadar büyüktür. Ayrıca, bu kadar büyük miktardaki enerjiyi 60 saniye içinde üretecek ne teknoloji, ne de bu enerjiyi işleyebilecek malzeme, donamın ve iletecek çapta kablo vardır.

Deprem silahı MHD’nin bilime aykırı diğer önemli tarafı ise böyle hayali bir silahtan yayılacak elektromanyetik dalgaların toprak kütlesini nasıl hareket ettireceğidir. Zira toprak elektromanyetik dalgalardan etkilenmez.

Çünkü ancak manyetik özellik gösteren başlıca demir, nikel ve az sayıda bazı metaller haricinde, diğer metaller ve “TOPRAK” manyetizmadan etkilenmezler ve HAREKET ETMEZ.

SON SÖZ

Özellikle Amerikan kaynaklı ve onlara hizmetkâr bazı yerli mihraklar, Haarp ve Tesla Bobini gibi bilimsel temelleri olan çalışmaları, insanların bilgisizlik ve hayallerini hedefleyerek psikolojik savaş propagandasıyla insanları ürküterek, Amerika’nın çok ileri düzeyde silah teknolojilerine sahip olduğu, karşı konulamaz bir gücü bulunduğu, bu nedenle insanların Amerika’ya biat etmeleri gerektiğine inandırmaya çalışmaktadır.

Bilimsel kaynağı verilmeyen, yazarları ve sahipleri belirsiz olan haber, rapor, vs. bilgilere fazla itibar etmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu tür bilgilere kuşkuyla yaklaşmak, sorgulamak, doğruluğunu araştırmak, irdelemek gerekir. Aksi takdirde, bu bilgi kirliliği doğrulara ulaşmayı engeller, bu uzun yazımdan da anlaşılacağı üzere, bizlerin çalışma ve düşünme, doğru konularla uğraşacağımız zamanlarımızı çalar, enerjimizi boşa harcatır.

[1] http://www.haarp.alaska.edu/haarp/photos.html

[2] http://www.darpa.mil/our_work/

[3] http://en.wikipedia.org/wiki/BAE_Systems

[4] http://en.wikipedia.org/wiki/High_Frequency_Active_Auroral_Research_Program

[5] http://en.wikipedia.org/wiki/Fluxgate_compass

[6] http://en.wikipedia.org/wiki/Magnetometer

[7] http://en.wikipedia.org/wiki/Ionospheric_sounding

[8] http://en.wikipedia.org/wiki/Ionosphere

[9] http://en.wikipedia.org/wiki/EISCAT

EISCAT – European Incoherent Scatter Scientific Association. Bu Kurum üç tene irtibatsız saçılma radar sistemi kullanır. Radarlardan 224 MHZ ve 931 MHz frekansta çalışan ikisi Kuzey İskandinavya’da ve 500 MHZ frekansta çalışanı ise Svalbald’da bulunmakta, iyonosfer ve manyetosferdeki bozulmalarla ilgili olarak güneş ve dünya arasındaki etkileşmeleri araştırmada kullanılmaktadır. Norveç’in Tromso kenti yakınındaki Ramfjordmoen tesisi ise Haarp benzeri bir iyonosferik ısıtıcı tesisidir. Bunlara ek alıcı istasyonları Finlandiya Sodankylä ve İsveç Kiruna’da bulunmaktadır. EISCAT merkezi de Kiruna’dadır. EISCAT; Norveç, İsveç, Finlandiya, Japonya, Çin, İngiltere ve Almanya araştırma enstitü ve konseyleri tarafından finanse edilmekte ve işletilmektedir.

[10] http://en.wikipedia.org/wiki/Whistler_(radio)

[11] http://en.wikipedia.org/wiki/Van_Allen_radiation_belt

HAARP DOSYASI : HAARP Projesi Nedir ? HAARP Teknolojisi ile Neler Yapılabilir ?

HAARP Projesi Nedir ? HAARP Teknolojisi ile Neler Yapılabilir ?

Geniş çaplı bir komplo teorisi üretmek istiyorsanız ilk başvuracağınız adres kesinlikle HAARP teknolojisi olabilir. Bunca zamandır ortaya atılan iddialar ve görüşler ile kamuoyunda ciddi bir algı yaratılmıştır. Peki bunun aslı astarı var mıdır? Yoksa yine basit bir komplo teorisinden öteye gidilemiyor mu? Gelin hep beraber derlediğim bu yazı ile HAARP projesini gözden geçirelim…

HAARP Tam Olarak Nedir?

Temel bilgi olarak önce kelimenin açılımını ve sonra Türkçe anlamını paylaşalım: HAARP High Frequency Active Auroral Research Program olarak açıklanmış olup, Türkçesi Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Program olarak çevrilmiştir. Yani işin özünde bir araştırma teknolojisi bulunmaktadır. Komplo teorisi üretebilmemiz için bu araştırma programının, yani HAARP’ın neleri başarabildiğini bilmemiz gerekir.

Alaska’da bulunan HAARP tesisine bir göz atalım. Bu tesiste kayıtlı bilgilere göre tam olarak 180 tane anten bulunuyor. Ve bu antenler sayesinde iyonosfere -atmosferin elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyon’ların ve serbest elektronların bulunduğu 70 km ile 500 km lik kısmı- 3.5 megavat (simgesi MV olan, bir milyon vat değerindeki elektrik güç birimi) gücünde ve 10 MegaHertz (Hertz ; saniye başına düşen devir sayısını ifade eder) boyundaki dalgalar gönderilebilir.

HAARP ve Doğal Afet İlişkisi

Ölçeği küçülterek konuya bakarsak, Türk televizyon tarihindeki tartışma ve araştırma programlarının çoğunda İlluminati kartlarının aslında önceden planlanmış gelecek senaryoları olduğu konusunu kusturana kadar gözümüze soktuklarını biliyorsunuzdur. Bir milletin uyanması için bu programların şahsen yararlı olduğunu düşünenlerdenim. Kusturma konusuna gelirsek; toplamda 110 karttan oluşan bu oyunun sadece 3-4 kartının (İkiz kuleler, Pentagon, Tsunami vs) bu denli göze sokulması ve bunların zaten geçmişi yansıtan komplolar olması bence bir hayli rahatsız edicidir ve konuyu komik bir hale getirmektedir. Oysa ki geleceğe dair komplolar üretmek üzere incelenebilecek pek çok önemli kart mevcuttur.

Şimdilik konumuza uygun olması açısından bir kartı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tidal Wave (Deprem Dalgası / Gelgit) isimli bu kartta rakibinize karşı bir doğal afet senaryosu ile zarar verebileceğiniz söylenmektedir. Peki ama gerçek hayatta böyle bir saldırıyı nasıl tasarlayabilirsiniz ki? İşte komplo teorisyenlerini HAARP konusunda cezbeden nokta da burada devreye giriyor. Mevcut HAARP teknolojisi ile zaten böyle bir saldırıyı rahatlıkla yapabilecekleri söyleniyor. Yani tsunaminin vurmasını istediğiniz sahilin açığında bir depremi tetikleyip dev dalgalar yaratabilirsiniz.

Bu teknolojinin 1999 Gölcük depreminde de kullanıldığını iddia eden yerli yabancı pek çok komplo teorisyeni de bulunmaktadır. Tabii ki burada nasıllar değil nedenler araştırılması daha doğru bir yaklaşım olur. Böyle bir teknolojiye sahip olan bir gücün neyi amaçladığını bilirsek, nedenler de kendiliğinden açıklanmış olur.

İlluminati örgütünün amacı dünya üzerinden Tek bir yönetim sistemi kurmak… tek devlet, tek ulus, tek din…

Ve zafere giden yolda güçlü bir silah…

HAARP ve İklim Değişikliği

Sanırım en sağlam komplo teorilerinden birisi de "İklim Değişikliği" olacaktır. Ancak bunu HAARP ile bağdaştırmadan önce farklı bir bakış açısı yakalamanızı istiyorum. Son yıllarda bilim insanları tarafından geliştirilen tezler neticesinde dünyamız ciddi bir iklim değişikliği ile karşı karşıya… İnsanoğlunun geliştirdiği teknolojiler nedeniyle doğaya verdiğimiz zarara vurgu yapılıyor. Ozon tabakasına verdiğimiz zarar neticesinde güneş ışınlarının gezegenimize daha tehlikeli bir oran ile giriş yaptığı ve bunun sonucunda da kutupların eriyerek dünyanın yeni bir iklim değişikliğine gideceğinden bahsediliyor. Yeni diyorlar çünkü dünyamız tarih boyunca farklı çağlarda düzenli olarak iklim değişikliği ile zaten kendini yenileyip durmuş. Buna örnek olarak da Afrika’daki çöllerin bir zamanlar aslında yeşil bitki örtüsüne sahip olduğunu söylemeleri…

Doğru veya aldatmaca… bir şekilde iklim değişikliği kisvesi altında ciddi bir algı operasyonuna maruz kaldığımız doğrudur. Son yıllardaki büyük depremler, kasırgalar, buzulların erime hızının yükselmesi, volkanik patlamalar, ani hava sıcaklık artışları veya düşüşleri karşısında insanların tepkisizliği veya kanıksama halleri bu operasyonların ne denli başarılı olduğuna dair güçlü bir sinyaldir.

Buradan varmak istediğim sonuç şu; iklim değişikliğinin doğal yollardan veya HAARP gibi doğal olmayan yollardan gerçekleşip gerçekleşmemesinin bir önemi olmadığıdır. Önemli olan şey dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğunun bu değişime zaten zihin olarak hazır durumda olmasıdır. Bu tabii ki komplo değil, bir realitedir. İşin komplo kısmına inersek çıkması bir hayli zor olacaktır. Hatta ciddi bir kitap konusu haline gelebilir… Belki başka bir uzun yazı da bunu da tartışırız.

HAARP ve Nikola Tesla İlişkisi

Sanılanın aksine tabii ki HAARP Nikola Tesla tarafından kurulmamıştır. Ancak fikir babası olarak bu ismi gösterebiliriz. Tesla’nın müthiş teorileri ve çalışmaları sayesinde bugünün HAARP teknolojisi üretilebilmiştir.

HAARP FILES : HAARP And Mind Control

HAARP And Mind Control

Michelle Walling – H.A.A.R.P. stands for High-frequency Active Auroral Research Program. It is owned by the military.

It is located near Tok, Alaska in the Copper River Valley about halfway between Fairbanks, Alaska and Whitehorse, Yukon Territory, Canada. It has the distinction of being the world’s most powerful radio transmitter. It generates over 3.6 billion watts of power, making it more powerful than all of the commercial radio and television broadcasting transmitters on the entire planet combined. It is also the first directional ionospheric heater.

It can change the weather, and set off earthquakes. It can deliver an electromagnetic pulse (EMP) anywhere in the world and thereby disable any and all microelectronic devices in the target area. It can change the harmonic vibrations of the earth to set off tsunamis, raise or lower land formations, heat or cool the surface of the earth, it can raise and lower the ionosphere. It can also change the orbit of the Earth, the moon and other planets, set of massive solar mass ejections and destroy whole planets. If not used with great care, it can backlash to the user and cause the destruction of the entire planet Earth.

Examples of the power of such technology include the Valles Marineris on Mars, the planet Malona, which is now the asteroid belt, the Hyginus Rille on the Moon and the corkscrew patterns on Europa.

The Soviets were permeating the power grids within the U.S. and bouncing the signals into our homes in the 1970’s and 1980’s with their HAARP-like device, which was much smaller and unidirectional. The prime transmitter for these signals was powered by the Chernobyl nuclear reactor before it was destroyed.

In July 28, 1976 Tangshan China suffered an earthquake which was preceded by an electrical display of multicolored lights mainly white and red. Afterward the leaves on the trees were burned and growing vegetables were scorched on one side. Nearly one million people died and the entire city was destroyed. The Soviets were doing experiments with a Tesla Magnifying Transmitter at that time. The above descriptions are exactly what would be expected if such a transmitter was used.

The CIA was engaged in mind control experiments in the 50’s and 60’s using LSD and other exotic drugs and electronic devices. One was called the “Radio-Hypnoic Intracerebral Control and Electronic Dissolution of Memory”, a part of MK Ultra. It was exposed and dissolved (officially) in 1977. They found ways to split the person’s mind into two entities and could call up the other entity any time they wanted, to do their bidding. The device also could remove any specific memory. One such (programmed) person stopped short of assassinating George W. Bush before he was to become President. His mission was discovered after his “chip” was found and simultaneously deactivated in an MRI machine.

They were also giving LSD to people without their consent. It was developed as a way to hide and confuse the ET alien presence. In New York, San Francisco and Marin County California under the code name “Operation Midnight Climax” they hired drug-addicted prostitutes to lure men from bars to “national security brothels” for extracting information using LSD and many other exotic drugs and electronic mind-control devices.

Dr Jose Delgado of Yale University pioneered the work on the use of electromagnetism and behavioral modification. In his report “Physical Control of the Mind: Toward a Psychocivilized Society” he stated that it was possible to control human movements, glandular functions, specific mental manifestations and to produce behavior which is indistinguishable from spontaneous activity using electromagnetic stimulation.

He told Congress in 1974 “We need a program of psychosurgery for political control of our society. The purpose is physical control of the mind. Everyone who deviates from the given norm can be surgically mutilated. The individual may think that the most important reality is his own existence, but this is only his personal view. This lacks historical perspective. Man does not have the right to develop his own mind . This kind of liberal orientation has great appeal. We must electronically control the brain. Someday armies and generals will be controlled by electrical stimulation of the brain.” Congress denied the funding request but his work was subsequently funded by the Office of Naval Research.

It is now possible to record the brainwave pattern induced by various drugs, and then beam the selected pattern via unipolar microwave transmission to test subjects and get the same effect as if the subject had taken the drug. With HAARP, the test subjects would include just about everyone alive on the planet that is not shielded from the effects of the microwave energy. It would be the ultimate and certainly easiest way to rule the whole world. Fortunately, many people are immune.

HAARP FILES : WHAT IS HAARP ???

WHAT IS HAARP ???

U.S. Air Force and Navy scientists assures us that the goal of the HighFrequency Active Auroral Research Program (HAARP) is only to gaingreater knowledge of the Earth’s ionosphere. Conspiracy theorists warnthat the true purpose is to gain control of all communication andnavigation systems, as well as the weather.

The High Frequency Active Auroral Research Program (HAARP) is jointly managed by the Air Force Research Laboratory(AFRL) and the Office of Naval Research (ONR) and had as its goal the achievement of greater knowledge of the physicaland electrical properties of Earth’s ionosphere, which can affect military and civilian communication and navigation systems.The program, begun in 1990, has its observatory located approximately eight miles north of Gakona, Alaska.

The sitelocation, according to the official HAARP website, is perfect on two accounts:

1. The Alaskan ionosphere over HAARP can be characterized as mid-latitude, auroral or polar depending on how activethe sun is at any given time and day. This gives a wide variety of ionospheric conditions to study.

2. The HAARP research facility consists of two major subsystems: 1) the HF transmitter, and 2) the other scientific,observational instruments that have been designed and built and which are also being installed at the site. The twosubsystems are equal in research importance. The scientific observation instruments require a quiet electromagneticlocation away from cities and built up areas.

Currently, there are forty-eight active antennas in the array. The HF transmitter produces 960 kilowatts of power and has anoperational range of 2.8–8.2 MHz. When the HAARP antenna array is completed, it will consist of 180 antennas onapproximately thirty-three acres of land and will have a total transmitter power of about 3,600 kilowatts.

The official website is very forthcoming in its section of “Frequently Asked Questions.” In spite of the reassuring responses,many conspiracy theorists see HAARP quite differently than do the staff members who work there. Nick Begich and hiscoauthor Jeane Manning (Angels Don’t Play This HAARP) are outspoken about the dangers and hazards of the AFRL andONR developing and deploying a system based on the pioneering work of the genius Nikola Tesla. Many other scientists,environmentalists, and conspiracy researchers have taken up the warning cry first sounded by Begich and Manning. If wecould conduct an interview with representatives of the AFRL, the ONR, and a couple of conspiracy theorists, the discussionmight go something like the following:

Is HAARP capable of affecting the weather?

AFRL/ONR: HAARP will not affect the weather. The energy transmitted will be negligible and easily absorbed in thetroposphere or the ionosphere, the two levels that produce the planet’s weather. The ionosphere is continuously replenishedas the sun’s radiation interacts with the highest levels of Earth’s atmosphere.

Conspiracy Theorists: HAARP will boil the upper atmosphere. It is an advanced model of an “ionospheric heater.” HAARP isa test run for a super-powerful radio-wave-beaming technology that raises the temperature of areas of the ionosphere byfocusing a beam and heating those areas. Electromagnetic waves then bounce back to Earth, penetrating everything, livingand dead.

How long do the effects of ionospheric heating remain?

AFRL/ONR: The ionosphere is a turbulent medium that is always being either stirred up or renewed by the sun. Artificiallyinduced effects are quickly eliminated—depending on the height of the ionosphere where the effect is produced—in less thana second to ten minutes. Visualize a fast-moving stream in which you drop a stone. The momentary ripples are quickly lost inthe rapidly moving water and within a few feet are undetectable.

Conspiracy Theorists: Plumes of atmospheric particles could act as a lens or focusing layer and scorch some areas of theplanet. Ozone levels in the atmosphere could be artificially increased and concentrated in specific areas.

Is it true that HAARP can create a hole in the ionosphere?

AFRL/ONR: Absolutely not. Any effects created by HAARP are insignificant compared with the normal and natural day/nightvariations that occur in the ionosphere every day.

Conspiracy Theorists: In a burst lasting only a few minutes, HAARP will not burn a hole—it will produce a long tear, slicingthrough the ionosphere like a gigantic knife. HAARP pumps tremendous energy into the very delicate molecular configurationthat constitutes the multilayer of the ionosphere.

Can HAARP interfere with radio communication?

AFRL/ONR: While some interference has been noted in the area near Gakona, the program is committed to achievingcompatibility with all other users of the electromagnetic spectrum.

Conspiracy Theorists: HAARP can be used to wipe out communications over a very large area. Specific beams can beestablished to form a network of communication to serve shadow-government or New World Order agencies even though therest of the world’s communications are disrupted or shut down.

Are there any health hazards posed to humans by HAARP?

AFRL/ONR: None. The electromagnetic fields measured at the closest public access to the site are lower than those existingin many urban environments.

Conspiracy Theorists: A system could easily be developed for manipulating and disturbing human mental processes throughpulsed radio frequency radiation. The potential applications of artificial electromagnetic fields are enormous. HAARP is themost versatile and largest radio-frequency-radiation transmitter in the world. Electromagnetic systems can provide coverageover large areas. They are silent and can produce mild to severe physiological disruption or perceptual distortion ordisorientation.

Will HAARP be used to generate ELF?

AFRL/ONR: No. Previous experience at other facilities has demonstrated that it is possible to generate a small, useful ELFsignal through ionospheric heating, but any ELF produced in the ionosphere at around 100 km altitude would be 11 milliontimes weaker than the earth’s normal background field and 1 million times weaker than the level at which researchers havenoted biological effects.

Conspiracy Theorists: It is likely that HAARP’s high-frequency emissions will be coupled with ELF to replace the submarinecommunication system in use today. The combination will also be utilized to transmit specific brain frequencies to urbanareas to undermine the mental health of the population. New World Order agencies could use HAARP to beam ELF wavesfor anger, suicide, hysteria, lust, paranoia, or depression in order to make any population easy prey for an invasion.

Will HAARP be used for military purposes?

AFRL/ONR: HAARP is not designed for military purposes. A consortium of universities has declared that HAARP meets therequirements of a world-class research facility. Because the Department of Defense (DoD) operates numerouscommunication and navigational systems whose signals depend on reflection from the ionosphere and/or must pass throughthe ionosphere to satellites, there is obvious DoD interest in the program.

Conspiracy Theorists: Nick Begich and Jeane Manning state that HAARP publicly gives the impression that the program isprimarily an academic project with the goal of changing the ionosphere to improve communications for everyone’s good. Butthe DoD is seriously investigating the uses of HAARP for weather control, climate disruption, polar ice cap melting,earthquake engineering, and brain wave manipulation.

In the overwhelmingly unanimous view of conspiracy theorists, HAARP is, plain and simple, a weapon of mass murder anddestruction that has been used often in recent times. These theorists are convinced that HAARP weather and tectonicattacks caused the Myanmar Cyclone on May 3, 2008, which left as many as 80,000 dead and 60,000 missing; the ChinaEarthquake of May 12, 2008, which had a death toll of 68,000; the Haiti Earthquake of January 12, 2010, which left anestimated 92,000 dead and 1.8 million homeless; and the Fukushima Earthquake and Tsunami on March 11, 2011, which left16,000 dead, thousands missing, and 770,000 buildings destroyed or partially destroyed.

According to conspiracy theorists, HAARP has three major weapon-system components: space-based, which weaponizesthe Earth’s ionosphere; air-based, which uses chemtrails as a frequency reflector from its ground and space base; andground-based, which energizes the stations in Alaska, Greenland, Norway, and Australia.

The HAARP arsenal of weapons is prepared for Strategic Defense Initiatives, which utilizes powerful radiofrequencyweapons to bring about weather and earthquake warfare. HAARP can isolate targets within cities, industrial sites, individualbuildings, and specific humans. Its ELF weapons can launch electromagnetic harassment and mood manipulations on targetpopulation groups or individuals within those groups.

Conspiracies and Secret Societies, Second Edition © 2013 Visible Ink Press®. All rights reserved.

HAARP FILES /// Illuminati, Mind Control and Hurricanes : Conspiracy Theories Follow HAARP

Illuminati, Mind Control and Hurricanes : Conspiracy Theories Follow HAARP

· By Staff Reporter

Conspiracy theorists claim HAARP is used to cause natural disastersWiki Commons/Michael Kleiman

The US Air Force has confirmed to Congress that it intends to dismantle the High Frequency Active Auroral Research Program this summer.

The $300 million programme in Gakona, Alaska, was created in 1993 by the late Sen. Ted Stevens, when he wielded control over the US defence budget. It will be closed after a final research experiment in mid-June, as reported by Anchorage Daily News.

HAARP is an ionospheric research programme jointly funded by the US Air Force, the US Navy and the University of Alaska, as well as the Defense Advanced Research Projects Agency (DARPA).

It’s purpose is to analyse the ionosphere, a region of the upper atmosphere, while investigating the potential for developing ionospheric enhancement technology for radio communications and surveillance.

Yet HAARP is the target for conspiracy theorists, who claim that the facility is capable of modifying weather and disabling satellites. The mysterious nature of the programme and the sea of oversized antennae have led critics to speculate about the use of the technology.

Illuminati & mind control

Some suggest that HAARP is an engineered "evil machine" developed by the US Government via the hand of the Illuminati. The purpose of the programme, they claim, is to control the mind using shortwave radio communication. However, Popular Science offered a counter-argument, stating that HAARP’s waves are barely strong enough to be measured, let alone control the brain. Or maybe that’s HAARP talking.

Theorist claim HAARP caused the devastating hurricanes of 2005, including KatrinaReuters

Hurricanes

Described as a "bionic forest" by Noah Schactman of Wired, HAARP has been blamed for a series of devastating hurricanes. In 2005, Katrina, Rita and Wilma all tore through the US, as three of the six most intense Atlantic hurricanes ever recorded.

During this year, HAARP saw its funding peak at $49.3 million. Of course, this has led theorists to suggest there was a link between the two. Yet it is debatable as to why the US government would want to inflict destruction on its own citizens. The Bush administration sought $105 billion for repairs and reconstruction work in the area affected by Katrina, including New Orleans, Louisiana.

Most importantly, it is impossible to create a hurricane with short wave radio communication.

"This is absolute hogwash," Stanford professor Umran Inan told Popular Science. "There’s absolutely nothing we can do to disturb the earth’s systems. Even though the power HAARP radiates is very large, it’s miniscule compared with the power of a lightning flash — and there are 50 to 100 lightning flashes every second. HAARP’s intensity is very small."

Earthquakes

Conspiracy bloggers have claimed that HAARP is generating earthquakes. Eric Dubay, an American ex-pat living in Thailand, claims the 8.9-magnitude earthquake in northern Japan in 2011 was caused by the Alaskan programme.

Dubay are fellow theorists claim that waves generated by HAARP are focused on a specific part of the ionosphere.

The force of the waves make the area buckle into space, causing the ionosphere to snap back towards the ground and start an earthquake. Reportedly, this creates a target that furthers American economic and defence interests.

TWA Flight 800

One anonymous blogger claims the crash of TWA Flight 800 in 1996 was caused by HAARP. It suggests that years before HAARP opened, it and another array in Norway were working on an experiment to disturb the spacetime continuum. The aircraft was allegedly in the wrong place, at the wrong time. There is no science to back this theory.

Shuttles

Some claim HAARP took down the space shuttle Columbia. They suggest that in 2003, the programme was trying to shoot down a North Korean missile at the same time Columbia was re-entering the atmosphere – when something went wrong. However,HAARP isn’t powerful enough to shoot down missiles.