İRTİCA DOSYASI : ATATÜRK’E HAKARET EDEN SÖZDE TARİHÇİYİ DEVLETİN ZİRVESİ HASTANEDE ZİYARET ETTİ /// PES ARTIK !!!

23szt05a_ist_izm_ant_ank_trb

EMİN ÇÖLAŞAN : HASTANEDE FESLİ ŞOV !

Sevgili okurlarım başında fes taşıyan şu adamı iyi tanımak gerek! Adı Kadir Mısıroğlu…

Gerçek bir Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı…

Şeriatçı.

Kafasında sürekli olarak püsküllü bir fes taşır. Röportajlarını kafasındaki kırmızı fesle verir televizyonlara öyle çıkar.

Onu tanımayanlar Maraş dondurması satıcısı olduğunu düşünebilir.

* * *

Bu şahıs şimdi İstanbul’da hastanede tedavi altına alınmış.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Meclis Başkanı İsmail Kahraman birkaç gün önce bu Atatürk düşmanını hastanede ayrı ayrı ziyaret ettiler fotoğraf çektirdiler.

Adamın kafasında yine fes var!

Hasta yatağında kafasında fesle yatan biri…

Hayır elbette öyle değil.

Fotoğraflar medyaya servis edileceği için kafasına bu aleti geçirip hastanede bile kendince şov yapıyor.

Cumhurbaşkanı ile Meclis Başkanının böyle birini ziyaret etmesi ne anlama gelir ona siz karar verin.

* * *

Adamın hayatı Cumhuriyet rejimi ve Atatürk‘e sövmekle geçmiş bu yaptıkları devlet arşivlerine bile girmiş. Saygı Öztürk’ün Örgüt Pazarı isimli kitabında onun sözleri yer alıyor. Kısaca özetliyorum:

“…Bir milletin mukadderatını altüst edersiniz. Bunu Mustafa Kemal diye bir sarhoş yaptı… Kim ki Türk ve Müslüman olduğunu söylüyor Latin harflerini kullanmamalıdır. ”

Odatv internet sitesinde yer alan video kaydından:

Kurtuluş Savaşı’nda keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı ne şeriat yıkılırdı ne medreseler kapatılırdı ne de hocalar asılırdı. ”

Arşiv kayıtlarına geçen sözlerinden birkaç örnek daha vereyim:

Netice olarak Yunan harbi (Kurtuluş Savaşı) iki buçuk sene sürdü. Bizi kurtaranlar tarihin en emsalsiz harbini mi kazanmış? Adam utanır bunu söylemeye. Bir harpten 10 tane bayram çıkarmışsın. Ayağını Samsun’a basmış bayram Meclis’i açmış bayram. Sen çingene milleti misin?. . ”

Yunan harbindeki şehitler nereden bilsin baştaki adamın daha sonra Yunan’ın yapamayacaklarını yaptığını…”

Hakimiyet milletinse millet şeriat istiyorsa şeriatla idare olunur. O zaman hakimiyet milletindir sözünü çöpe atın hakimiyet Kemalistlerindir…”

O heykellerin (Atatürk’ün heykellerinin) köpek leşi gibi sürüklendiğini göreceksiniz. O gün beni hatırlayın. ”

Atatürk’ü sevenler ya ahmak ya da sahtekârdır. ”

Mustafa Kemal Allah’a savaş açtı. İslam’ın meşalesini söndürmek için uğraştı. 1930 yılında Hristiyanlığı resmi din olarak kabul edecekti. Fakat inceledi ama onu da beğenmedi. ”

Ben bir adamın düşmanıyım. O da Kemal Paşa’dır. Duymayan duysun…”

Meclis Başkanı idi. Bülent Arınç’ı Mustafa Kemal’in resmi önünde ağlarken gördüm. Ona o gün bir kırmızı çarpı çektim. ”

Evet ben cezadan kurtulmak için tımarhanede yattım…”

* * *

Sevgili okurlarım Cumhurbaşkanı ile Meclis Başkanı tarafından hastanede ziyaret edilen orada bile kafasına püsküllü kırmızı fes geçirip şov yapan bu adam bir süre önce Saray’da Erdoğan tarafından kabul edilmişti!

Cumhurbaşkanı ile Meclis Başkanı ayrı ayrı gidip bu adamı hastanede ziyaret ediyor. Bunun anlamı onun Cumhuriyet rejimi ve Atatürk’e yönelik inanılmaz hakaretlerini ve yalanlarını aynen kabul etmek demektir.

İkisinin de buna hakkı yoktur.

Küfürbaz adamın böyle fesli şovunda yer almak onların makamına yakıştı mı?

Link : http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/emin-colasan/hastanede-fesli-sov-2241386/

BULGARİSTAN DOSYASI : Bulgar Başbakanı ve Heyetinin 1939 Tarihli Ankara Ziyareti

Mustafa Kemal Paşa kumandanlığında yapılan Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra, kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin öncelikli amaçlarının başında, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” politikasının gereği olarak küresel anlamda bütün dünya devletleri ile barış ve dostluğa dayalı ilişkiler tesis etmeye çalışması gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti bu amacı gerçekleştirirken yakın komşusu olan devletlere öncelik vermiştir. Balkan coğrafyasının Türkiye’nin batıya açılan kapısı olma özelliğinden dolayı Balkan devletlerine önem verilmiştir. Bulgaristan, Türkiye’nin batı sınırında bir kalkan vazifesi görmesi nedeniyle diğer Balkan devletlerine kıyasla ayrıca bir öneme sahiptir. I. Dünya Savaşı yıllarında iki devlet müttefik olarak aynı safta yer almıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonrada ilişkilerin devamı adına gayret sarf edilmiştir. Devletlerarası ilişkilerin tesis edilmesinde devlet adamlarının yapmış oldukları ziyaretler birinci derecede öneme haizdir. Bu çalışmamızda Bulgaristan Başbakanı Georgi Köseivanov’un II. Dünya Savaşı arifesinde Türkiye’ye yapmış olduğu ziyaret ele alınacaktır.

DÖKÜMANI BURADAN İNDİREBİLİRSİNİZ.

KÖRFEZ ÜLKELERİ DOSYASI : Rakka’da PKK Kontrolü ve Suudi Bakanın Ziyareti Ne Anlama Geliyor ?

Rakka’da PKK Kontrolü ve Suudi Bakanın Ziyareti Ne Anlama Geliyor?

Cahit Armağan Dilek tarafından yazıldı.

·

Türkiye ve bölge son bir aydır Irak kuzeyindeki referandum ve sonrasında Barzani yönetiminin fiziken 2003 sınırlarına çekilmeye zorlayan Irak ordusu ve Haşdi Şabi’nin operasyonlarına odaklanınca Suriye kuzeyinde olup bitenler kamuoyunun gözünden belli ölçüde kaçtı. Irak kuzeyinde nispeten durum sakinleşip aktörler yeni hamleler ve ittifaklar için pozisyon almaya hazırlanırken Suriye’de IŞİD terör örgütünün fiili başkenti olarak bilinen Rakka’dan arka arkaya ilginç ve ittifak/ortaklık ilişkilerini zedeleyecek haberler, görüntüler geldi.

SUUDİ BAKAN VE ABD’Lİ MCGURK RAKKA’DA PKK/YPG’LİLERLE

İlki Türkiye’de maalesef hiç gündemde yer bulamayan, önemsenmeyen, sosyal medyada bile yer tutmayan bir haberdi. Haberde bir Suudi Arabistanlı Bakanın Rakka’yı ziyaret ettiği bildiriliyordu. Buna göre Körfez İşlerinden Sorumlu Suudi Arabistan Devlet Bakanı Samir El Subhan, IŞİD Karşıtı Koalisyondan sorumlu ABD Başkanının özel temsilcisi Brett McGurk eşliğinde Rakka’da görüldü. Rakka’da bazı yerleri gezdiler ve Rakka Sivil Konseyi ile toplantılar yaptı. O toplantılarda görüşülenlere ilişkin olarak Rakka’nın yeniden imar edilmesi etüdü dışında ziyaretin gerçek amaçları hakkında kamuoyuna çok bir şey sızmadı. Subhan ve ABD temsilcisi McGurk Ayn İsa beldesinde de birden çok toplantı yaptı. Subhan’ın Riyad’ın Rakka’nın yeniden imar edilmesine katkıda bulunmaya hazır olduğunu belirttiğine dair resmi teyit edilmeyen bilgiler paylaşıldı.

PKK PAÇAVRALARI RAKKA’DA

İkinci haber ise Rakka’nın IŞİD’ten tamamen kurtarıldığı açıklamasından sonra Rakka merkezde PYD/YPG’lilerin hem kendi hem de PKK paçavralarıyla birlikte teröristbaşının büyükçe bir posteri önünde kutlamalar yaptığını gösteren fotoğraflar ve videolardı. Türkiye haklı olarak bu görüntülere tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan "şimdi ABD bunu nasıl açıklayacak? Müttefikliğe uymaz" dedi. Görüntülerin sorulduğu Pentagon yetkilisi ise ABD’nin Suriye Demokratik Güçlerine destek olduğunu ve olmaya devam edeceğini söyleyip PYD/YPG/PKK kelimelerini ağzına bile almadı, sanki başka bir konudan bahseder gibi konuştu. Tepkiler üzerine daha sonra Pentagon’dan Öcalanlı gösteriyi kınıyoruz açıklaması geldi. ABD Başkanı Trump ise bu görüntülere değinmeden YPG adını anmadan SDG’nin Rakka’yı kurtarmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti, SDG’yi tebrik etti. ABD’nin Ankara büyükelçiliği de Öcalan saygı duyulan bir şahsiyet değildir diyerek Türkiye’nin tepkilerini azaltmaya çalıştı.

IŞİD’in Haziran 2014’te Musul’u işgal etmesiyle birlikte bölgenin özellikle IŞİD’le birlikte tek harekat alanına dönüşen Irak ve Suriye’deki gelişmelerin aslında IŞİD eliyle bölgenin yeniden dizaynı olduğu söyleyip durduk. 3 seneden fazladır devam eden gelişmeler de bunu teyit eder yöndedir. Dolayısıyla Rakka’da PKK gösterisiyle Suudi bakanın Rakka ziyareti birbirinden ayrı değil aksine birbiriyle yakından ilgili bir konudur. Buna göre Rakka’daki bu gelişme ve görüntüleri şu şekilde değerlendirmek mümkündür.

ABD İLE RUSYA; İKİ AYRI İTTİFAKTA ANCAK IRAK/SURİYE’NİN ETKİ ALANLARINA BÖLÜNMESİNDE MUTABAKAT VAR

Önce genel bir tespit ve uyarı yapalım. Bu durumda ilk söylenmesi gereken herhalde şu olmalı. Irak/Suriye harekat alanında hatta bölge genelinde klasik kesin hatlarla ayrılmış ABD ve Rusya liderliğinde iki ayrı ittifak yok. Görüntüde sanki iki ayrı ana ittifak var gibi gözükse de bu ikisi arasında keskin sınırlar kalmadı. Çünkü Irak/Suriye bağlamında en üst düzlemde ABD ile Rusya arasında bir mutabakat var. Özü şu: Irak ABD etki alanında Suriye ise detaylarda bazı bölgelerde mücadele olsa da Suriye’de ise Fırat nehrinin doğusu ABD batısı Rusya etki alanına bırakılmış durumda. Irak/Suriye’de çatışan taraf gibi olmalarına rağmen ABD ile Rusya belki de en yakın ve sürekli ilişkiyi bu bölge kapsamında yürütüyor. Genel çizgide bu ittifaklarda olan ülkelerin alt seviyelerde daha küçük oluşumlarda Irak ve Suriye’nin değişik alanlarında bazen karşıt bazen mutabık bir pozisyon aldıklarını görebiliyoruz. Suudi Kral tarihinde ilk defa Rusya’yı ziyaret edip S400 dahil silah sistemi alma anlaşması imzalayıp Suriye genelinde Rusya yanında bir pozisyon alırken Suudileri aynı zamanda ABD-YPG kontrolündeki Fırat doğusunda Rakka’da ABD ile işbirliği yaparken görüyorsunuz. Aynı Suudi Arabistan Irak’ta son Kerkük olayında İran destekli Bağdat yanında saf tutuyor. Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu parçalı, zamana ve mekana göre değişen küçük ortaklıklar bölge genelinde geniş tabanlı bir mutabakatı da zorlaştırmakta, hatta bölünmeleri tetiklemektedir.

ABD-S.ARABİSTAN-PKK ORTAKLIĞI

Suudi Bakanın Rakka ziyaretine baktığımızda ise yanında ABD temsilcisi McGurk’ün olduğunu görüyoruz. Bu ziyaretin Şam yönetimi veya Rusya’nın izniyle yapılmış olduğunu söylemek mümkün değil. Suudi bakanın Rakka’ya muhtemelen Amerikan askeri hava vasıtalarıyla getirilmiştir. Suudi Bakanın orada PKK/YPG’nin güdümünde oluşturulan Rakka Sivil Konseyi yetkilileriyle toplantılar yaptığı da bildiriliyor. Bu ziyaretin Rakka’nın yeniden imarında ve bölgedeki petrolün (ki Suriye’nin en büyük petrol sahası da PKK/YPG kontrolüne geçti) işletilmesi bağlamında Suudi Arabistan’ın ana rolü üstlenmesinin başlangıcı olduğunu söyleyebiliriz.

RAKKAYA BÖLGE DIŞINDAN SÜNNİ ASKERİ GÜÇ GETİRİLİR Mİ?

Burada en tehlikeli gelişme eğer Rakka’nın ve çevresinin yönetilmesinde yerel Arap güçlerin yeterli olmayacağı ve de Kürtlere daha doğrusu PKK/YPG’ye bırakılamayacağı gerekçesiyle bölge dışı Körfez Arap ülkelerinden buraya güç aktarımı yapılması olacaktır. Buraya böyle bir bölge dışı Sünni askeri güç aktarımının bir gerekçesi de Irak’ta artan ve Suriye sınırına doğru olan bölgedeki IŞİD’e yönelik operasyonlar da yapan İran kontrollü Haşdi Şabi’ye karşı kullanılması da olabilir. Böyle bir gelişme IŞİD’le mücadele bitti IŞİD yok edildi gibi olumlu bir havanın oluştuğu dönemde mezhep temelli yeni çatışmaların habercisi de olabilir. Karşı tarafta İran-Suriye olan bir ittifaka karşı bölge dışından Sunni grupları ya da askerler getirmek Şii-Sünni savaşının da tetikleyicisi olabilir. Dolayısıyla bu ziyaret bağlamında takip edilmesi gereken önemli hususlardan biri budur.

ABD-TÜRKİYE KRİZİNE YENİ HALKA

Tabi bu ziyaret Türkiye açısından ABD ile ilişkilerde yeni bir gerginliğin ve krizin de habercisi. Türkiye Rakka operasyonunu ABD ile beraber yapmak istemiş, ABD buna razı olmamış, YPG ile işbirliğinin ise Rakka’nın kurtarılmasına kadar süreceğini söylemişti. Rakka kurtarıldıktan sonra Rakka’nın nasıl yönetileceği imar edileceğini görüşürüz, Türkiye’nin oynayacağı roller var denilmişti. Görünen o ki, bu satırların yazarı olarak defalarca söylediğimiz uyardığımız noktalar maalesef gerçekleşmek üzere ve ABD’nin Rakka bağlamındaki bu sözü de boşa çıkacak.

SUUDİLER BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN VE PKK’I DESTEKLİYOR

Tabi Suudi Bakanın Rakka ziyareti ve burada YPG ağırlıklı SDG yetkileriyle görüşmesi de Suudların YPG’ye desteğinin en azından karşı olmadığının ve işbirliği yapmakta sakınca görmediğinin işaretidir. Çünkü Rakka’da oluşturulan sivil konsey PYD/YPG’nin belirlediği isimlerdir ve beraber hareket edecekleri kaçınılmazdır. Haziran 2015’te açığa çıkan Suudi-İsrail gizli görüşmelerinde mutabık kalınan 7 maddelik Ortadoğu planının bir maddesi bölge ülkelerinden toprak kopararak büyük Kürdistan kurmaktır. Böylece, Suudi bakanın Rakka ziyareti Öcalan/PKK projesi olan KCK sözleşmesiyle bağımsız konfederal yapıda büyük Kürdistan kurulmasının önünü açacak gelişmelere yani PKK/YPG’ye destek verdiklerinin son somut göstergesidir.

Sonuç olarak; Devlet dışı aktörlerle (bölgesel yönetim, ÖSO-Haşdi Şabi gibi sonradan oluşturulan aktörler, siyasi part kontrolündeki silahlı gruplar, milis güçler, terörist gruplar vs) olmaması gereken ve hak etmedikleri şekilde muameleye tabi tutulmasının, ilişkiler geliştirilmesinin, ittifaklar kurulmasının nasıl tehlikeli sonuçlar oluşturduğunun küçük bir kesitini yukarıda ABD-S.Arabistan-PKK/YPG bağlamında verdik. Ortadoğu’da özellikle Suriye/Irak bağlamındaki gelişmeler aslında sürpriz değil. Suudi Arabistan kendisine verilen yeni rolü çoktan oynamaya başlamıştır. Suriye’de Esad yönetimini devrime adına sözde muhalifleri destekleyen Suudilerin o konuda Türkiye ile de işbirliği halindeyken gizlice Türkiye aleyhinde Türkiye’yi bölmeye yönelik girişimler içinde olduğu da tartışma götürmez şekilde ortadadır. Rusya’nın da son dönemde YPG temsilcileriyle üst düzey görüşmeler yaptıkları, önümüzdeki kısa süre içinde Suriye’nin yeni anayasası, federal yapı/özerklik konusu ele alacak konferans hazırlığında olduğu haberleri de bir diğer örnektir. Hal böyle olunca Türkiye’nin kendi bekası, güvenliği ve çıkarları doğrultusunda Irak ve Suriye’ye bütüncül ve kapsamlı bir politikayla bakması hayati önemdedir.